Kayıtlar

Güç Bizde Artık (2)

    2. Bölüm Farkındayım farkında oldum ama bu kızı yeniden büyütme işi gerçekten nasıl yapılıyor doğru düzgün anlatmıyorsunuz ki hiç. Okudum okudum bir şeyler öğrendim öğrendikçe geriye gittim çünkü insanlar geriye giderek öğrenir tabi. Ben size burada ismet özel dücane cündioğlu ya da recall healing anlatacak değilim. Onları da anlatırım da zamanı değil. Neyse ben çok geriye gidip bir sürü travmamı güncelleyince biraz delirdim. Delirdikçe de nasıl güçlü olunur bilmediğimden en azından birine yaslanırsam çözülür sandım. Ebeveynlerime arkadaşlarıma yaslanayım derken darbe üzerine darbe derken aman aman boşver dedim. Sonra da mesleğime sarılırım akademik kariyer yaparım diye diye hep dışarıdan güç almaya çalışırken yakaladım kendimi ki asıl güç ışık hep içimizdeymiş. Evet evet edisonlar teslalar falan içimizdeki ışığı bulamamış ama freudlar bulmuş. Her neyse artık işte ruhuma can üflendiğinden beri tanıdığım kadınlar her ne yapıyorsa onu yapmayarak güçlenmeye çalıştım. Dedim bir erkeğin

Bizim de var bir ağırlığımız…

  Evimizi kanalizasyon basınca hayatta en çok istemediğim şey başıma geldi çoluk çocuk toplandık ve babaevine kalmaya geldik. Çocuklarım zıvanadan çıktı beni biliyorsunuz zaten azıcık aklım başımda bir insanım çoğunluk deliyim burada iyice travmalandım. Çok şükür başımızda yine aklı başında olan kocam var. O da başından üfürüyor yoğunluktan yorgunluktan. Konu bu değil tabi neden anlatayım ben bunları durup dururken günce tutmuyorum değil mi? Tutuyorsam da tamam kendimi anlayışla karşılayıp göz seviyeme inerek balım bunu daha önce ne zaman hissetmiştin diyecek kadar kitap okudum. Oy geçelim daraldım. Annem televizyon dizilerinin hepsine aşık olduğu için biz de yaşadığımız yere uyumlanarak dizi izlemeye başladık. Geçen hafta koca bir bölüm kızılcıklı bir dizi izledim.     Bir bölüm de olsa 2.5 saat tv başında bekleme sabrımın bana verdiği yetkiye dayanarak diyorum ki izlemeyin kardeşim bunları. Dur dur hemen oraya değil. Nursema vardı heh ona biraz bakacağız bir dakika. Nursemayı annesi

Güç bizde artık!

  Bölüm  Ben kadının gücünün başına gelene katlanmak, tahammül etmek, sabretmek adı altında sessiz sessiz la havle çekmek olduğuna inandırılan küçücük bir kız çocuğu idim. Dedem çok ters adamdı yan bakınca titrerdi herkes ama pamuk gibiydi de biraz bilemiyorum öyle la havlelik yanını göremedim denk gelmedi. küçükken annem anneannem teyzem ağız birliği yapar deden pantolona çok kızar derdi de çantamda etek taşırdım kapı önünde üstüme geçiriverirdim ne olsun sanki bir etek işte giyiver tabi kaç yaşında adamı niye sinir edeceksin durup dururken hadi kızım giy tamam derken bir gün çok çocuğum sokakta falan oynuyorum altımda kısacık şort pat dedem çıkmasın mı önüme yemin ediyorum bacaklarım zangırdadı. Cehennem ateşi gibi ateş bastı. Dedem sevecen sevecen naptın dedi. Ama ben eminim büyük olay çıkacak iyiyim dede ellerim şortu çekiştiriyor da uzamıyor lanet. İyiyim dede aman of beee nereden çıktın dede. Dedem tamam diyor gidiyor. Kimseye söylemiyorum tabi ben bu karşılaşmayı. Annem duyarsa

Sarsıntı

Günlerdir bakışımın hedefi, sözümün anlamı kayboldu. Yaşanılan felaketin yanında kendi kaybolmuşluk ve bitmişlik hissimi görmezden gelmek ve böyle hissettiğim için utanç duymaktan artık vücudum bile rahatsız olup hastalık sinyalleri vermeye başladı. Yaşadığım yoğun öfke, kızgınlık haklı bir tepkiydi evet ama bu yoğun öfkenin arkasında ki çaresiz ve korkan kendimi de görmeliydim artık. Gözlerimi felaket haberlerine açtığım gün ve sonraki on gün boyunca kurtarma ekibi, sahra ekibi, bağış ekibi, yardım toplama ekibi, vinç , ekskavatör, hilti, jeolog, inşaat mühendisi olmak istedim. Hepsi birden aynı anda hepsini bünyemde bulundurup aniden bölgeye gidip tek tek her taşı kaldırıp insanları kurtarıp anneyi evlada evladı babasına babayı eşine kavuşturmak istedim. Olmadı yapamadım. Yapamadık kimse yapamazdı. Sonra kahredici bir çaresizlik geldi ve yapabildiğim tek şey ölüm bizi gelip hemen birden buluverecek hissi ile yaşamaya çalışma ama sadece bitkisel bir tavırla ayakta kalabilme oldu. Hepi

Tarantulaymış benim adım diyecek değilim*

Kalbinde kelebekler uçuşan insanları hayat, kalbinde endişe ve kaygı uçuşan insanlara çevirir bir süre sonra. İşte onlardan biri benim. Ve ben uçuşanlardan birinin kuyruğunu bir başkasına bağlayarak yeni bir dünya inşaa etmeye çalışarak tutunuyorum gerçek dünyaya. Vazgeçmemek için bir çok sebebim var ama en çoğu yaşamak hevesi. Soldurmaya yeltenilse bile inatla var olan yaşam içgüdümden bazen sıkılıyorum desem de manipüle ediliyorum doğru. Pek çok şekilde sürekli manipüle edilmeyi daima başarıyorum. Ama bir kere bir şey oldu. Bir gün kötülük timsali birine, tam da bana her şeyin suçlusunun ben olduğuma inandırmayı başaracakken bir de deli damgası vurmuşken hiç istemeden kendimi kaybederek ve dahi bir tür cinnet halinin içinde “kes sesini” diyebilmiştim ve yine çok pişman olarak ağlaya ağlaya hüngür hüngür günü kapatacakken 3 yıl önce doğurduğuma emin olsam da bir ara içine bir yetişkin kaçtığını düşündüğüm oğlum bana ışıl ışıl gözlerle bakıp “o kötü kadına bağırıp bizi korudun anne” de

Ağlamaya mezarlığa giden deli kadının öyküsü

  Bugün her şeyin çok karmakarışık olduğu ve benim bir türlü anlamlandırmaya muvaffak olamadığım , üstelik asla yapmam dediğim şeyi yaparak kendimi bile şok ettiğim bir gün oldu. Böyle günleri çok az yaşarım ve hep derim ki bu bir felaket! kaplanın ağzına boynum girmişken ve o kahpe acımasız kaplan bir diş de atmayı başarmışken birden oradan kurtulabilen bir ceylan gibi tir tir titrerim. Bugün bu titremeyi mezarlıkta sonlandırdım. Hayır ölmedim! yaralı da olsa yaşamayı bir şekilde başarmak gibi müthiş göz alıcı bir hünerim var benim. Ama işte ikiz arabası ile bebeklerini gezdirirken mezarlıkta hüngür hüngür ağlayan kadını gördünüz mü diye sorarlarsa -çünkü küçük şehirlerin halkları aşırı meraklıdır-. Buralı değil desinler diye doğduğum şehirde oralı olmadan yürümeyi başarmaya çalıştım. Sonra her hırpalandığımda beni hayata döndürüp sarmalayan kadının mezarından bir yaprak gibi bir şey alıp cebime koydum. Sonra dedim ki benim sığınacağım koşarak gelip oturacağım bir anne kucağım kalmadı

Sen de artık herkes gibisin!

  Ben öyle eskiye özlem çekip sobalı günlerin hasretinden prangalar eskitecek kadar muhteşem huzurlu bir çocukluk geçirmedim. O yüzden geçmiş geçmiştir çok şükür de bitmiştir diyenlerdenim. Ama işte bazı anlar bazı dakikalar sobanın üzerinde kızarmış ekmeğe sürülen tereyağının kokusu ve o bir dilim ekmeğin çıtır çıtır ağzında dağılırken ki uykulu halim ne bileyim pek tatlı geliyor. Formalı olan öğrenciliğimin büyük kısmını sabahçı olarak geçirdim ki offf saat 07:00da kalkmalardan nefret ederim. Sabahın o vaktinde tekrarı çıkardı herhalde bir dizi vardı trt1 de, bazı görüntüler bol bol çay içmeler, tatlı konuşmalar falan geliyor gözüme, ne konuşmaları anlayabiliyorum ne de konuyu… ah işte şaşıfelek çıkmazı. Yıllardır da hep aklıma gelir de bir türlü izlemeye oturamazdım ki geçen dedim dur bu listedeki şeyleri daha ne zaman yapacaksın insan 7 yaşında izleme listesine koyduğu bir diziyi 32 yaşında izlemeli artık kesinlikle yeter. Baştan sona şaşıfelek anlatacak değilim merak eden açıp izl